OECD Sağlık Verileri 2012 – TÜRKİYE

Ana sayfa » Sağlık » OECD Sağlık Verileri 2012 – TÜRKİYE
posted in Sağlık
with 1 comment
tags

Sağlık sektörüyle ilgili, ülkeler seviyesinde karşılaştırmalı veri elde edilebilecek en önemli kaynak olarak OECD görülüyor.  Yıllık sağlık verileri raporunu her yıl yakından takip ediyorum ve özellikle de Türkiye’nin performansını izlemeye çalışıyorum. Bizim verilerimiz diğer ülkelere göre biraz eski tarihli dahi olsa genel gidişatla ilgili önemli ipuçları verdiği kanaatindeyim.

OECD 2012 Sağlık Raporu’nun Türkiye hakkındaki karşılaştırmalı verileri için aldığım notları aşağıda paylaşıyorum.

– Türkiye’de sağlık harcamalarının gayri safi milli hasılaya oranı %6,1 (2008 verisi) olup, OECD ortalamasının (%9,5) hâlâ oldukça altında. Birincilik açık arayla ABD’de (%17,6), ikinci Hollanda (% 12,0) üçüncülüğü ise Almanya ve Fransa paylaşıyor (% 11,6). ABD’nin çarpık rakamının ortalamayı olumsuz etkilediği söylenebilir.

– Kişi başı sağlık harcamasında OECD’nin en düşük miktarı yine bizde: 913 USD (OECD ortalaması 3.268 USD). Burada vurgu yapılması gereken bir nokta var: Her yıl daha fazla yaklaştığımız Meksika’yı (916 USD) artık yakaladık diyebiliriz. Önümüzdeki yıl tablonun en sağında yer almaktan kurtulabiliriz.

– OECD ülkelerinde sağlık harcamaları ağırlıklı olarak kamusal kaynaklardan sağlanıyor (ortalama %72). Bu fotoğrafın dışında kalan ülkeler Şili, ABD ve Meksika. Türkiye’de kamusal kaynak oranı %73 ve 2000 yılındaki %63’lük oran dikkate alındığında geride kalan 12 yılda kamunun sağlığa ayırdığı kaynak açısından önemli bir dönüşüm gözleniyor.

Kaynaklar:

– Son yıllarda çok konuşulmasına ve önlemler alınmasına rağmen,  2010’da her 1000 kişilik nüfusa düşen hekim sayısı ülkemizde 1,7 olup 3,1 olan OECD ortalamasının neredeyse yarısı seviyesindedir.

– Daha da ilginç bir veri her yıl olduğu gibi hemşirelerle ilgili kısımda: Ülkemizde her 1000 kişilik nüfusa düşen hemşire sayısı 2010 için 1.6 iken, OECD ortalaması 8.7.

Bu iki veri karşılaştırıldığında; OECD ortalaması olarak hekim başına kabaca 2.8 hemşire düşerken, bizde bu oran 0.9!

Bu konu oldukça endişe verici. 2003’te 1,7 olan hemşire oranı 2010’da 1,6’ya indi ise nasıl iyimser olabiliriz? Devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, özel hastanelerde, her sağlık kuruluşunda hemşire sayısı açısından içler acısı durumdayız. Unutulmasın ki, hekim yetiştirmekten çok daha kısa zaman diliminde hemşire yetiştirilebiliyor. Maalesef geride bıraktığımız yedi yıl bu açıdan kaybedilmiş görünüyor. Sağlıkta nitelik ve niceliğin artırılması için hemşireliğin üzerine acilen önemle eğilinmesi gerekiyor.

– Türkiye’de her 1000 kişiye düşen yatak sayısı 2,4 olup, OECD ortalamasının (3,4) altındadır. Bununla birlikte, tüm dünyada sağlık hizmetlerinin giderek daha fazla ayaktan ya da günübirlik verildiğini dikkate alacak olursak, aradaki farkın göründüğü kadar fazla olmadığı söylenebilir. Sağlık Bakanlığı’nın yürütttüğü PPP projeleriyle hayata geçirilecek 30’a yakın dev hastanenin 2015’ten itibaren ek yatak sayısı sağlayacağı da unutulmasın.

Sağlık durumu ve risk faktörleri:

– Ortalama yaşam süremiz artıyor (74,3 yıl) ancak OECD ortalamasının (79,8 yıl) gerisindeyiz. 1960’ta OECD ortlamasının 20 yıl gerisindeyken, bu farkı 5,5 yıla kadar indirmiş olmamız ciddi bir başarı, ama gidilecek yolumuz var.

– Bebek ölüm hızı ülkemizde dramatik olarak düşüyor (1960’ta 1000 doğumda 189,5 iken 2010’da 10,1), ancak hâlâ OECD ortalamasının (4,3) iki katından fazla. En düşük oranlar İzlanda, Finlandiya ve Japonya’da.

– OECD ülkelerinde sigara tüketimi son 20 yılda önemli miktarda azaldı, Türkiye de bu konuda ciddi bir iyileştirme sürecinden geçiyor. Ülkemizde sigara tiryakilerinin oranı 1989’da % 47,4’ten 2010’da  % 25,4’e düştü. %22,3 olan OECD ortalamasının hala üstünde yer alıyoruz. En düşük oranlar İsveç, İzlanda ve Meksika’da (tümünde oran % 15’in altında). Alınan mesafeden geri adım atmadan, kazanımlarımızı kaybetmeden çok çalışmaya devam etmemiz gerekiyor.

– Yeni bir sağlık problemimiz var: Obezite. Erişkinlerin kendi ifade ettikleri kilo ve boy verilerine dayanılarak yapılan analizlere göre; Türkiye’de obezite oranı 2010 için %16,9 (2008’de %15,2 idi). Bu sonuç ABD’ye göre (%28,1) oldukça düşük olmakla birlikte, OECD ortalaması olan %15,0’in üzerindedir.

OECD raporunu ayrıntılı incelemeye 2006’da başlamıştım. Aldığım notları karşılaştırınca altı yılda bir çok konu başlığında önemli mesafe aldığımız su götürmez bir gerçek. Temel sorunlarımız ise ağırlıklı olarak kaynaklar konusunda, özellikle de hemşire sayısında. Bir de kronik hastalıklara kapı açan obezite meselesi var ki, Sağlık Bakanlığı’nın yakın zamanda başlattığı seferberliği çok daha genişletmesi gereken boyuta ulaştık bile. Çevremizdeki okul yaşındaki çocukların fiziksel görüntülerini de dikkate alınca, yaşam tarzı gibi çok sert ve büyük bir taşın yolumuzun üzerinde olduğu görüşüne siz de katılır mısınız?

Raporu ayrıntılı incelemek isteyenler için adres: www.oecd.org/health/healthdata.

1 Yorum var
  1. folyo kaplama gönderildi
    06 Şubat 2020 at 20:58

    Vermiş olduğunuz bilgi için teşekkür ederim.

    Saygılar Didem


Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.